10:34 - Tolga Sarıtaş: Zeynep’in o hareketine eriyorum
08:25 - Fidan’dan F-16 alımı için açıklama!
20:45 - Bitcoin’den yeni bir rekor!
17:28 - Zelenskiy: ‘Hepsini kullanacağız’
17:24 - Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç’a ev hapsi cezası verildi!
20:09 - Doktor, hastayı taciz etti
20:07 - “Bugün Nevzat Bahtiyar da suçsuz olabilir”
17:03 - Bu defa da ‘özel tıp merkezi’ skandalı!
23:06 - ABD Kongre binasında hareketli anlar!
10:10 - Öcalan çağrısıyla gündem yaratan Bahçeli’den yeni hamle.
Özlem Yıldırım’ın söyleşilerini okuduğumuzda bir söyleşisinde “Yazmayı bende derin bir tutku yapan içimdeki öfke.” dediğini görüyoruz. Öfkenizi tanımlayabilir misiniz?
Virginia Woolf kitaplıkta gezinirken ona, bir fakülteli eşliğinde ya da bir tavsiye mektubu ile kitaplığa kabul edilebileceğini söylediklerinde, sırf kadın olduğu için küçümsendiğinde öfkeyle merdivenlerden indi ve bir daha hiçbir zaman konukseverlik beklemeyeceğine yemin etti. Marie Curie polonyum ve radyumu keşfettiğinde, yalnızca kendi imzasını taşıyan bir notla bunu Fransız Bilimler Akademisine bildirdiğinde, babasının ya da kocasının imzası olmadan böyle bir notu yollamasının dönemin bilim anlayışı tarafından normal karşılanmadığı söylendiğinde, yaşadığı öfkeyi ifade etti. Onların kalbini kıran sistem, onları ünlü bir yazar ve bilim insanı olmaktan alıkoymadı. Biz aynı öfkenin kadınlarıyız.
İkinci kitap için yazım sürecini tamamladığınızı dile getirdiniz. Peki, ilk eseriniz olan Masallarla Yolculuk isimli kitabınızın sevilmesi ikinciyi yazarken size cesaret verdi mi?
İlerleme cesareti verdi ama paniklememe de sebep oldu. İlk kitabı yazarken ve çıkarırken bu kadar paniklememiştim. Tanınırlığım arttıkça sorumluluğum artıyor. Yayılsın diye yazıyorum zaten ama “Oh, oh ne güzel, herkesler beni tanıyacak.” gibi bir coşkum yok. Okuyucularıma sadık olabilmek ve dürüst kalabilmekle ilgili dertlerim var. Bu bana bazen köşeye sıkışmış hissettiriyor. Umarım hikâyelerime inanan kimseyi hayal kırıklığına uğratmam.
Oyunculuk kariyeriniz de var. Oynadığınız karakterler arasında en çok hangisini sevmiştiniz?
Komedya 2020 isimli tiyatro oyununda, oyun boyunca alakalı alakasız sahnenin bir yerinden fırlayıp “Size bir masal anlatabilir miyim?” diye herkesin lafını kesip kendimi kaptırarak masal anlatmaya başlıyordum. Şimdi elimde yayımlanmış olan bir masal kitabım var. Okullara gidip masallarımı anlatıyorum. Orada oynadığım karakterim sanki hayat buldu. Bu şahane deneyim için minnettarım.
İşini aşkla yapan birini görüyoruz. İşini aşkla yapan biri olarak tanıdığımız insanların aşka bakış açısı ve onları nasıl insanların etkileyeceği her zaman merak edilir. Sizin de katıldığınız bir canlı yayında kalbinizin boş olduğunu ifade etmenizden dolayı bu konuyu sormak istedim. Acaba bu merakı gidermeme izin verir misiniz?
Bunu arkadaşlarım da zaman zaman soruyor. Evet, haklısınız demek ki merak ediliyor. Biraz şaşırtacağım belki okuyucularımızı ama ben işini aşkla yapan biri olmakla birlikte aşkta son derece beceriksiz biriyim. Sebeplerini etraflıca anlatmaya gayret edeyim. Şimdi benim zihnim sürekli hayal ürettiği için zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Sosyalleşirken yaşadığım odaklanma meseleme değinmiştim. Evet, işte bir ilişki içinde de böyle oluyor. Gün içinde arayıp sormam mesela. Oysa tüm gün onu hayal etmişimdir. Bu hayali de sesli ifade etmek aklıma gelmiyor. Benim olağanım o çünkü. Garip mi oldu bunu açık şekilde ifade etmem acaba? Ama sordunuz, dürüstçe ifade etmeliyim. Hoş, zaten hayatıma pek insanın girdiğini de söyleyemem. Kolay bağ kuramam, beni çözmek zaman alır. Bana âşık olan birinin kararlı ve sabırlı olması gerekir. Şimdi sesli düşününce bunu fark ettim. Bu sabrı ve anlayışı da kimseden beklemem. Bir sürü işin gücün arasında bir de bununla uğraşmak zorunda değil kimse. Diyelim ki kararlı ve sabırlı, bu kısmı başarıyla geçtik. Nasıl birine âşık olurum ben? Kabalık etmek istemem ama duygusal zekâsı düşük bir insana âşık olma ihtimalim yok. Gerçi niye kabalık olsun? Üstüne çalışınca gelişir. Gelişmemişse demek ki bunu önemsememiş. Tutkulu, hedefleri olan ve hedefleri için çalışma motivasyonunu yaratabilen erkek benim ilgimi çekebilir. Birbirimizin ilgisini çektiysek sonra bu ilgi nasıl aşka dönüşür? Aşk ona yaslandığınızda sizi yıkmamalı. Kendinizi güvende ve evinizde hissettirmeli. Ona sarıldığınızda sizi dinlendiriyorsa, onun sıcaklığında ısınıp kokusunda huzur buluyorsanız, zor zamanlarınızda sesini duymak size güç veriyorsa doğru yerdesiniz demektir. Mesafeler bağınızı koparmaya yetmiyorsa, kafanızda soru işaretleri yaratmıyorsa, aynı anda birbirinizi düşünüyorsanız… Liste uzun mu oldu? Kaptırdım kendimi. Aşka bakışımı anlatmak istemiştim. Ne kadar güçlü bir his ve bulanlar ne kadar şanslı.
Yazan bir kadın olarak Dünya Kadınlar Günü ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Gördüğüm ve yaşadığım, hep kadının bedeninden dolayı şiddete uğraması. Bir yandan kadınları kusursuz görünmeleri için yarışa sokan sistem bir yandan kadına güzelliğini saklaması için baskıda bulunuyor. Yüksek sesle gülemez, öfkeli olamaz, mini etek giyemez, fikrini açıkça ifade edemez, girişimci olamaz… Erkekte olduğunda güç olarak tanımlanan kadında olduğunda nedense edepsizlik. Bu eşitsizliği bir köşeye oturup susarak değiştiremeyiz. Ben; güzelliğimi saçmayı, parlamayı, doğru bildiğimi haykırmayı, yazarak çoğalmayı seçtim. Virginia Woolf’un ettiği yeminden ilham aldım ve beni her kırdıklarında daha fazla yeşermeye yemin ettim. Bu Dünya Kadınlar Günü’nde kendimi, yazma cesaretini gösterdiğim için kutluyorum. İyi ki varım.