20:45 - Bitcoin’den yeni bir rekor!
17:28 - Zelenskiy: ‘Hepsini kullanacağız’
17:24 - Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç’a ev hapsi cezası verildi!
20:09 - Doktor, hastayı taciz etti
20:07 - “Bugün Nevzat Bahtiyar da suçsuz olabilir”
17:03 - Bu defa da ‘özel tıp merkezi’ skandalı!
23:06 - ABD Kongre binasında hareketli anlar!
10:10 - Öcalan çağrısıyla gündem yaratan Bahçeli’den yeni hamle.
12:44 - Tutuklanan baba cezaevinde intihar etti
12:00 - Akaryakıtta tabela değişti! Bir zam bir indirim geldi
Bir gün yaşlı bir münzeviye sorarlar:
“Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musunuz?
Münzevi cevap verir:
“Yapacak çok işim var.
İki şahinle iki kartal eğitmem gerekiyor.
İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek.
Eşeği motive etmek ve aslanı evcilleştirmek.”
“Ama senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz! Neredeler?”
“Onlar içimizde yaşayan hayvanlar.”
“İki şahin gördükleri her şeye saldırıyor. İyi-kötü, faydalı-zararlı. Onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim gözlerim.”
“ İki kartal dokundukları her şeyi mahvediyor, yaralıyor, parçalıyor. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim ellerim.” Tavşanlar her zaman kaçar, korkar ve saklanır. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim, beladan kaçmayı değil. Çünkü onlar benim ayaklarım.”
“En zor kısmı yılanı izlemek. Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da, her zaman saldırmaya, sokmaya, yakın olan herkesi zehirlemeye hazır. Bu yüzden onu takip edip, disiplinli olmalıyım. Çünkü bu benim dilim.”
“Eşek herkesin bildiği gibi çok inatçı, sonsuza kadar yorgun ve işini yapmak istemiyor. Bu yüzden ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim. Çünkü bu benim vücudum.”
“ Ve sonunda kral olmak, herkese emretmek isteyen bir aslanı evcilleştirmek istiyorum. Gururlu, kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor. O aslanı terbiye etmeliyim. Çünkü bu benim egom.”
“Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var…”
Kendisini münzevi olarak tanımlayan kişi Lev NikolayeviçTOLSTOY
Alıntıdır.
Atalarımız da “Eline, beline, diline sahip ol” demiş.
Bunları yapabilmemiz için önce kendimizi irade eğitiminden geçirmeliyiz. Genel olarak baktığımızda en çok yiyeceklere karşı irademiz yok gibi görünüyor. Bize zararı dokunduğunu bildiğimiz halde neler yiyoruz neler.
Hayat gereği, kendini eğitmek için toplum dışına kaçan bir münzevi kadar olamasak da bizlerinde kendisini eğitmesi gerekli. Hatta ve hatta münzevileşmeden toplum içinde topluma rağmen bunu yapabilmeliyiz.
Tolstoy bunu kendine dönemine göre yukarıdaki gibi anlatmış. Fakat gelin görün ki günümüzde her şey anlık olarak gelişiyor.
Şimdi biz de çağımıza göre bakalım;
Gözler ( iki şahin); gözleri eğitmek zor hele bir de bu kadar değişken şeyin aynı anda olduğu bir dönemde. Farkındalığımızı artırarak kendimiz için ahlaki ve etik olanları kendimizde içselleştirebiliriz. Aklımızı kullanmadığımızda gözümüz bizi yanıltabilir.
Ellerimiz (iki kartal); burada niyetimiz önemli içinde buluğumuz, dokunduğumuz şeyleri nasıl daha iyiye götürebiliriz ana amaç bu olmalı. Etkisiz eleman mı olacağız yoksa ortaya eylem çıkaranlardan mı?
Ayaklarımız (tavşanlar); burada irade ve akıl aynı anda gerekli. Zarar geleceğini bildiğim yere hoplaya zıplaya gitmenin pek de gereği yok. Bazen bile bile yanlış yapmaya götürür ayalar bizi.
Dilimiz (yılan); susmamız gereken anlar oluyor ancak susamıyoruz. İçimize batıyor bazen söylediklerimiz bazen de söylemediklerimiz veya söyleyemediklerimiz. Esas olay nerede susup nerede konuşacağımızı bilmekte. Bir de az konuşacağım diye kendini iletişime kapatanlar var. Bu kişiliklerle konuşurken “kendinle sohbet ediyormuş” hissi uyanıyor. Böyle bir durum içerisindeysen orada hiç olmamak daha iyi. Yani ayaklarımızın bizi doğru yere götürdüğüne inanmalıyız.
Bedenimiz (eşek); beynimizi eğitirsek bedenimiz de beynimize uyacaktır. Bedenimizi harekete geçiren bizi konfor alanından çıkartacak yegane organ beyindir. Merak duygusu, ortaya güzel şeyler çıkarma istediği ile kendimizi motive ettiğimizde doğru sonuçlar alırız.
Ego (aslan); ben bilirimci hallerimiz, kibrimiz, dünyada bırakacağımız maddesel varlıklarımız ile kendimize yüklediğimiz anlam, kendimizi herkesten üstün gören, herkesin etrafımızda pervane olduğunu zannettiren değişik bir düşünce sistemi. Bunu aşabiliyorsak insan olabilmenin gereğini yapıyoruzdur.
Doğru insan olabilmek için aslında çok büyük eğitimlere, münzevi olmaya gerek yok. Hepimiz birçok şeyin etik ve ahlaki boyutunu biliyoruz. İşimize geldiği gibi davranıp,bencilliğimizi ortaya koyarken de bazen gözümüzü, bazen elimizi bazen de irademizi suçluyoruz.
Kendimize fazlaca zorba davranıyoruz. Suçu kendi organlarımıza atarak sorumluluktan kurtuluyoruz.
Oysa ki esas eğitmemiz gereken beynimiz ve düşünce sistemimiz. İnsan ilişkileri içerisinde “Adil” olunması gerekmektedir. Bunun içinde eğer aklımızı, mantık muhkeme becerimizi geliştirsek pek de insanlardan kaçarak yaşamanın anlamı yok.
Burada esas olay “irade eğitimi”.
İrade eğitimi içinde insan en çok “öz disiplin” gereklidir.
Beynini ve düşünce sistemini akılcılıkla birleştiren ve bunu davranışlarına dönüştürebilen her birey zaten kendini insan olabilme adına eğitmiştir.
Saygılarımla
Süreyya KOCADAĞ
Sosyolog
Uzm. Aile Danışmanı- Dikkat Eğitmeni
Eğitim Danışmanı