14:24 - Şanlıurfa Jandarmasından Hırsızlara Darbe: Çalınan 6 Milyon TL’lik Elektrik Kablosu Ele Geçirildi
13:45 - İmamoğlu hakkındaki kararı işaret etti! Özgür Özel’den ‘kayyum’ sözleri: CHP harekete geçiyor
12:26 - Cinayeti Yangınla Örtbas Etmek İstedi, Jandarmadan Kaçamadı!
11:34 - Saraçhane’deki Gösterilerde Polis Memuruna Asitli Saldırı! İçişleri Bakanlığı’ndan Sert Açıklama
10:35 - Tutuklanan İmamoğlu’ndan ilk sözler: “Dimdik ayaktayım, asla eğilmeyeceğim”
15:05 - Bakan Yerlikaya Açıkladı: 9 İlde 343 Şüpheli Gözaltına Alındı
14:59 - Viranşehir’de Uyuşturucu ve Silah Operasyonu: 5 Gözaltı
13:46 - Şanlıurfa’da Kaçakçılığa Büyük Darbe: Milyonluk Operasyon!
13:32 - Şanlıurfa’da Bu Hafta: Şiddet, Kazalar ve Zehirlenme Vakaları Gündemde
Haber:Özlem Aslantürk
Ahmet Hakan, yeni çıkan ”9 Kere Leyla” filmi hakkında çarpıcı yorumlarda bulundu.
Hakan işte bu ifadeleri kullandı;
” “9 Kere Leyla” filminin künyesine şöyle bir baktım:
İyi bir film için ne gerekiyorsa vardı.
Hem de fazlasıyla…
– Haluk Bilginer vardı ki… Uluslararası arenada rüştünü kanıtlamış devasa bir oyuncumuzdur.
– Demet Akbağ vardı ki… Yer aldığı her filme can ve kan kattığı test edilip onaylanmıştır.
– Ezel Akay yönetmişti ki… Namlı masal sevdalısıdır ve masal geleneğini sinemaya aktarma işinin büyük ustasıdır.
– Elçin Sangu vardı ki… Renk katmaması, tılsımlı bir dokunuşta bulunmaması neredeyse imkânsız.
– Millet iyi filmlere hasret kalmıştı ki… Herkes büyük bir şevkle ekran başındaydı.
– Zamanlaması öyle muhteşem ki… Hepimiz evdeydik, eve kapanmıştık ve yapacak bir işimiz yoktu.
– Teması öyle popülerdi ki… Baştan kazandıran bir temaydı ve bu temaya kayıtsız kalmak mümkün değildi.
Ve fakat.
Olmamıştı abi.
Resmen olmamıştı.
Filmi izlerken yaşadıklarımı aktarıyorum:
– Beşinci dakikada… Süper toleranslı bir iyimserlik içindeydim.
– Onuncu dakikada… “Bu ne abi? Bu ne saçmalık böyle” demeye başladım.
– On beşinci dakikada… “Ne yani? Komik mi bu?” diyerek “Ya sabır” çektim.
– Yirminci dakikada… Gülüyordum ama gülüşüm güldürme çabasınaydı.
– Yirmi beşinci dakikada… Ekrana yumurta / domates atma kıvamına geldim.
– Otuzuncu dakikada… Bir işkenceye maruz kalmanın tuhaf hazzını yaşıyordum.
– Otuz beşinci dakikada… “Haluk Bey! Demet Hanım! Ne işiniz var bu işte” dedim.
– Kırkıncı dakikada… İşkence dozu öyle artmıştı ki kurtuluş için örgüt arkadaşlarımı ele verebilirdim.
– Kırk beşinci dakikada… Küt diye kapattım filmi ve açtım bir James Bond…
Ama yine de bu filme imza atanları kutlamadan da edemiyorum.
Koşullar bu kadar uygunken…
Bu kadar kötüsünü yapmayı becermek, her babayiğidin başarabileceği bir şey değildir.”