15:49 - SESAM’da Mehmet Ergin Soyarslan Güven Tazeledi: 21. Olağan Genel Kurul Sonuçlandı
14:00 - Çanakkale Film Festivali’nde İlk İki Gün Tamamlandı.
17:26 - Meridyen Terapi ve Hacamatla Gelen Sağlık:
18:00 - Uluslararası Sağlık Turizmi Federasyonu’ndan Suudi Arabistan’a Önemli Atama
18:04 - “Gelecek Partisi’nden Uluslararası Sağlık Turizmi Federasyonu’na Ziyaret”
10:18 - İsrail katliama devam ediyor! Binaya hava saldırısı: 17 ölü, 40’tan fazla yaralı
17:15 - Ahmet Cihad Öztürk, Uluslararası Sağlık Turizmi Federasyonu Katar ve Ortadoğu Başkanı Olarak Atandı
23:46 - Putin imzayı attı! Rusya ‘işkence’ sözleşmesinden çekildi
23:22 - Son dakika | İkinci kez seçildi, mazbatayı aldı! Özgür Çelik’ten ilk açıklama:
19:54 - Beyaz Saray Trump’ın Gazze planını paylaştı! “Netanyahu planımızı kabul etti”
Elle tutulmaz gözle görülmez fakat toplum olarak kayıtlı olduğumuz böyle bir örgüt var.”Elalem ne der örgütü”. Herhangi bir hiyerarşik yapısı ve üye olma zorunluluğu olmayan ama nasibimizi aldığımız sanal bir kuruluş. Görünmez yasaları, ağır yaptırıp gücü olan bu örgüte bazılarımız çokça boyun eğmiş durumdayız.
Görünmez kurallara ve yasalara uymayanlar için zaman zaman örgütün toplumdan dışlamaca becerisi bile var.
Örgütte görünmez bir el merkezden yönetiyor gibi olsa da her birim kendi küçük ağları içerisinde farklılaşıyor ve birbirinden bağımsız. Yaşadığın bölge, tanıdığın ve iletişime geçtiğinin kişi oranında değişkenlik gösterebiliyor. Bu örgüt ağı kendi içerisinde bölgesel olarak da ilerlerken aynı zamanda senin tanınmışlık durumuna, yaptıklarına, ürettiklerine göre de çapı değişiyor.
Elalem ne der örgütü genelde olumsuz yönde çalışıyor. İnsanda üretme kabiliyetini köreltirken, kiminde yaşam enerjisi, kiminde özgüven bırakmıyor. Toplum içi görünmez el terörü hep zarar veriyor. Silahı mı “sözcükler”. Kelimelerin olumlu gücünü asla kullanmıyorlar.
Bu işi nasıl mı yapıyor. Önceleri aile içi, mahalle köşe başı dedikodu timleri ile başlayıp, örgütsel olarak genişleyerek zaman zaman tüm ülkeyi kapsıyor.
Toplumun değerleri ve dinamikleri sürekli değişiyor. Dönemsel olarak bazı şeyler sıra dışıyken zaman içerinde normalleşiyor. İşte tüm olay sıra dışından normalleşmeye geçerken yaşanıyor. Her şeye rağmen içinden geleni yapanlara, eleştiriye ve dışlanmaya tahammül gösterenler sayesinde normalleşme yaşanıyor. Örgütün yaptırımından etkilenme durumun çevrendeki kişilerin bakış açısı bu örgütten zarar görme durumuna göre değişiyor. Bireylere saygı duymayı, doğru da yanlış da yapsa onun tercihi demeyi daha yeni yeni öğreniyoruz.
Bu örgüt; kıyafetine, oturmana, ilişkilerine, eğitimine, yaşam şekline, yaptıklarına sürekli müdahale ederken sürekli beğenmediğini yaptığının iyi olmadığını dile getiriyor.
Bizler çok fazla üreten insanlar değiliz ama üreteni de üretenin ortaya çıkardığını da sürekli eleştirir hevesini ve özgüveni kırarız. “Ortaya sen çıkar” dediğimizde de başımızı devekuşu misali kuma gömer alttan alttan üreteni izlemeye devam ederken paralel şekilde eleştiririz de…
Eğer eleştirilere katlanacak duygusal güce sahipsek toplumun değerlerini ve bakış açılarını değiştirme gücüne de sahibiz. Böyle bir psikolojik güce sahip değilsek eğer ne gönlümüzce yaşayabiliyor ne de üretebiliyoruz. Çünkü baskı çok fazla. İkili gruplar halinde, kapalı kapılar ardında yaptıkların sürekli üretmeye ve içindekileri yaşamaya cesareti olmayanlar tarafından dile geliyor.
Belli ki bu” elalem ne der terör örgütü” zaman içerinde evrilerek yoluna devam edecek.
Toplumda kabul görme adına, toplumun norm ve değerlerine hepimiz bir şekilde uyum gösteriyoruz. Düşüncelerimiz, kıyafetimiz, hayata bakışımız bir şekilde aynılaşarak bütünün içerinde yerimizi alıyoruz.
İstediğimiz gibi oluyor mu bilemem ama;
Bu durum da iki tercihimiz var ya bu örgüte teslim olup var olmadan yok olursun ya da bakış açını değiştirip “meyve veren ağaç taşlanır der” yoluna devam edersin. Tercih bize kalmış.
Unutmayalım; Tarih her zaman üretenleri konuşur, konuşan ve duranları değil…
Saygılarımla,
Süreyya Kocadağ
Sosyolog
Uzmn. Aile Danışmanı- Dikkat Eğitmeni