15:49 - SESAM’da Mehmet Ergin Soyarslan Güven Tazeledi: 21. Olağan Genel Kurul Sonuçlandı
14:00 - Çanakkale Film Festivali’nde İlk İki Gün Tamamlandı.
17:26 - Meridyen Terapi ve Hacamatla Gelen Sağlık:
18:00 - Uluslararası Sağlık Turizmi Federasyonu’ndan Suudi Arabistan’a Önemli Atama
18:04 - “Gelecek Partisi’nden Uluslararası Sağlık Turizmi Federasyonu’na Ziyaret”
10:18 - İsrail katliama devam ediyor! Binaya hava saldırısı: 17 ölü, 40’tan fazla yaralı
17:15 - Ahmet Cihad Öztürk, Uluslararası Sağlık Turizmi Federasyonu Katar ve Ortadoğu Başkanı Olarak Atandı
23:46 - Putin imzayı attı! Rusya ‘işkence’ sözleşmesinden çekildi
23:22 - Son dakika | İkinci kez seçildi, mazbatayı aldı! Özgür Çelik’ten ilk açıklama:
19:54 - Beyaz Saray Trump’ın Gazze planını paylaştı! “Netanyahu planımızı kabul etti”
Bir psikolog olarak görüyorum ki, insan ilişkilerinde en büyük kırılmalar çoğu zaman başarı karşısında yaşanıyor; çünkü başarı, kıskançlıkla sevgiyi, sahicilikle çıkarcılığı en net hâliyle ortaya çıkarıyor.
Günümüzde takdir edilmek değil, taklit edilmek gerçek başarının işareti olarak kabul edilmektedir. Çünkü bizde “takdir” çoğu zaman içten değil, şeklen yapılır.
Benzer tablo daha çok kadınlar arasında kendini göstermektedir. Kimliğini sağlam kurmuş kadın, başka bir kadının başarısında ilham bulur; onun ışığı kendi yolunu da aydınlatır. Ama kimliğini başkalarının onayına yaslayan kadın, ötekinin başarısını ”torpil” ya da “gösteriş” olarak değerlendirmeyi seçer. Kıyas veya rekabet içinde büyütülmek, başkalarının başarılarını çoğu zaman ‘şans’ veya ‘avantaj’ olarak algılamamıza neden olur; oysa o başarıların arkasındaki cefalar ve emek genellikle göz ardı edilir.
Bugün sosyal medyada bir kadının başarı haberi paylaşıldığında ve yorumlara baktığınızda alkıştan çok küçümseme görürsünüz. Çünkü, burada asıl hedef başkası değil, yarım kaldığını bildiği kendi benliğidir.
Gerçek özgüven, başkasının başarısını kutlayabilmekten geçer. Özgüveni sağlam kadın, yanındaki kadının ışığını büyütür; özgüvensiz olan ise söndürmeye çalışarak kendi eksikliğini gizler.
Dostluk meselesi de benzer bir yerde duruyor. Çoğu zaman “kötü gün dostu”na değer biçeriz. Oysa acı anlarını paylaşmak kolaydır; zor olan, ışıklar sana çevrildiğinde aynı samimiyetle yanında durabilmektir. Bir başarı hikâyesinin altındaki samimi tebrik ile diş bilemesini gizleyen soğuk cümle arasındaki fark, dostlukla çıkarcılığı birbirinden ayırır. Gerçek dost, sen parladığında gölgesine çekilmeyendir ve çevrenizdeki ışıklar çoğaldıkça, sizin ışığınız daha fazla parlamaya başlayacaktır; yapmanız gereken tek şey olumsuz enerjiyi geride bırakmaktır.